
İlim kapısında verdim yılları,
Dinledim, ''Hâkk'' diyen âlim kulları,
Sordum, Dost'a giden bütün yolları;
Yakın yok dediler.. Secdeden gayrı... 
Ne bağış yaptığın, vakıf 
Ne de alkışların esrarlı sesi. 
Günde seksen kere, berât müjdesi; 
Veren yok dediler.. Secdeden gayrı... 
Huşû tüllerinden, kanat açmaya, 
Bir lâhzada, yedi semâ geçmeye, 
Kevser şerbetini, elden içmeye, 
Ruhsat yok dediler.. Secdeden gayrı...
Dedim: yıllar yılı gönlüm harapta,
Devâ bulamadım, sazda şarapta, 
Bir yudum su verin, kaldım serapta; 
Pınar yok dediler.. Secdeden gayrı... 
Gördüm ki, insanın iki düşmanı, 
Biri kendi nefsi, biri şeytanı, 
Dedim: kuşansam mı kılıç kalkanı? 
Silah yok dediler.. Secdeden gayrı... 
Yaklaştım.. Süslü bir, mermer kabire, 
Belli ki zenginmiş.. Dönmüş fakire.
Fidye var mı? dedim Münker Nekir'e; 
Meded yok dediler.. Secdeden gayrı.... 
Baktım.. Ay yıldızlar kalmaz zikirden, 
Var mı dedim sizde, şirk denen kirden? 
Dile geldi bütün, Kâinat birden;
Biz de yok dediler.. Secdeden gayrı... 
Rahmet çöllerinde, rahlemi kurdum, 
Gözlerimde seller, vakfeye durdum, 
Safâ'ya, Merve'ye, Kâbe'ye sordum; 
Mîrâc yok dediler.. Secdeden gayrı... 
kaynak http://fatma46.blogcu.com/
 

 
 
 


 
 