29 Temmuz 2008 Salı

Miraç Kandili 29.07.2008


Miraç Kandili, nedir, peygamberimiz niçin miraca çıkmıştır, en iyi şekilde nasıl değerlendirilir?

MİRAÇ KANDİLİ

Feyiz ve bereketin coştuğu mübarek gecelerimizden biri de Miraç Gecesidir. Miraç bir yükseliştir, bütün süfli duygulardan, beşeri hislerden ter temiz bir kulluğa, en yüce mertebeye terakki ediştir. Resulullahın (a.s.m.) şahsında insanlığın önüne açılmış sınırsız bir terakki ufkudur.Bu ulvi seyahat, mucizelerin en büyüğüdür. Miraç mucizesi Kur'ân-ı Kerimde âyetlerle anlatılmış ve varlığı inkâr edilemeyecek bir şekilde ortaya konmuştur. Bu îlâhî yolculuğun ilk merhalesi olan Mescid-i Aksâya kadarki safha Kur'ân'da şöyle anlatılır:


“Âyetlerimizden bir kısmını ona göstermek için kulunu bir gece Mescid-i Haram'dan alıp çevresini mübarek kıldığımız Mescid-i Aksâ'ya seyahat ettiren Allah, her türlü noksandan münezzehtir. Şüphesiz ki O her şeyi hakkıyla işiten, herşeyi hakkıyla görendir.” (İsra Suresi, 1)


Miraçın ikinci merhalesi de Mescid-i Aksâdan başlayarak semânın bütün tabakalarından geçip tâ İlâhi huzura varmasıdır. Bu safha da Necm Sûresinde şöyle' anlatılır:


“O ufkun en yukarısında idi. Sonra indi ve yaklaştı. Nihayet kendisine iki yay kadar, hatta daha da yakın oldu. Sonra da vahyolunacak şeyi Allah kuluna vahyetti. O’nun gördüğünü kalbi yalanlamadı. Şimdi O’nun gördüğü hakkında onunla mücadele mi edeceksiniz? And olsun ki onu bir kere daha hakiki suretinde gördü. Sidre-i Müntehâda gördü. Ki, onun yanında Me'vâ Cenneti vardır. O zaman Sidre'yi Allah'ın nuru kaplamıştı. Gözü ne şaştı, ne de başka bir şeye baktı. And olsun ki Rabbinin âyetlerinden en büyüklerini gördü.” (Necm Suresi, 7-18.)


Miraç nasıl oldu?

Miraç, Receb ayının 27. Gecesi Cenab-ı Hakkın daveti üzerine Cebrail Aleyhisselâmın rehberliğinde Peygamber Efendimiz Aleyhissalâtü Vesselamın Mescid-i Haramdan Mescid-i Aksâ'ya, oradan semaya, yüce âlemlere, İlâhî huzura yükselmesidir.

Peygamber Aleyhissalâtü Vesselam Mescid-i Haramdan (Mekke'den), Mescid-i Aksâ'ya (Kudüs'e) ata benzer beyaz bir Cennet bineği olan Burak ile geldi. Kudüs'e gelmeden yol üzerinde Hz. Musa'nın makamına uğradı, orada iki rekât namaz kıldı, daha sonra Mescid-i Aksâ'ya geldi. Orada bütün peygamberler kendisini karşıladı. Miraçını kutladılar. Peygamber Aleyhissalâtü Vesselam burada peygamberlere iki rekat namaz kıldırdı, bir hutbe okudu.Bir rivayette Hz. İsa'nın doğduğu yer olan Betlaham'a uğradı, orada da iki rekât namaz kıldı. Ve bugün Kubbetü's-Sahra'nın bulunduğu yerden Muallak Taşının üzerinden Miraça yükseldi. Semanın bütün tabakalarına uğradı. Sırasıyla yedi sema tabakalarında bulunan Hz. Adem, Hz. Yahya ve Hz. Îsa, Hz. Yusuf, Hz. İdris, Hz. Harun, Hz. Musa ve Hz. İbrahim gibi peygamberlerle görüştü, Onlar kendisine “Hoş geldin” dediler, tebrik ettiler. Bundan Sonra Hz. Cebrail ile birlikte imkân ile vü-cub ortası (kâinatın bittiği yer) Sidretü'l-müntehâ'ya geldiler. Peygamberimiz Aleyhissalâtü Vesselam orada ikisi gizli, ikisi açıktan akan (Nil, Fırat) dört nehir gördü. Sonra hergün yetmiş meleğin ziyaret ettiği Beytü'l-Ma'mur'u ziyaret etti.Hz. Cebrail'in buradan öteye gitmesi mümkün değildi. Peygamberimiz Aleyhissalâtü Vesselam bundan sonra Refref adında bir vasıta ile zaman ve mekândan münezzeh (uzak) olan Cenab-ı Hakkın cemaliyle müşerref oldu.Süleyman Çelebi'nin dediği gibi

“Aşikâre gördü Rabbü'l-izzeti/Âhirette öyle görür ümmeti” İnşaallah...
Peygamberimiz Aleyhissalâtü Vesselam Rabbinin huzurundan döndükten sonra Hz. Musa ile karşılaştı., “Allah ümmetine neyi farz kıldı?” diye sorunca, Peygamberimiz Aleyhissalâtü Vesselam “50 vakit namaz” buyurdu. Hz. Musa'nın, “Rabbine dön, azaltması için Rabbinden niyazda bulun, ümmetin buna güç yetiremez” demesi üzerine, Peygamberimiz Aleyhissalâtü Vesselam, beş sefer Cenab-ı Hakka niyazda bulundu, her seferinde 10 vakit indi, sonunda beş vakitte karar kıldı. Daha sonra Peygamberimiz Aleyhissalâtü Vesselam Hz. Cebrail'in rehberliğinde Cenneti, Cehennemi, âhiret menzillerini ve bütün âlemleri gezdi, gördü, Mekke'ye döndü.

Sabah olunca Kabe'nin yanında Mekkelilere Miraçı anlattı. Onlar Peygamberimizden delil istediler. Peygamberimiz Aleyhissalâtü Vesselam de onlara yolda gördüğü kafilelerinden haber verdi. Kureyşliler hemen kafileleri karşılamak için Mekke dışına çıktılar. Gelenleri aynen Peygamberimizin Aleyhissalâtü Vesselam haber verdiği gibi gördüler, ama iman nasip olmadı.

Ama yine de Peygamberimizden üst üste Miraça çıktığına dair delil istediler. Peygamberimiz Aleyhissalâtü Vesselam Kudüs'e, Mescid-i Aksâ'ya uğradığını anlatınca Kureyşliler, “Bir ayda gidilebilen Bir yere Muhammed nasıl bir gecede gidip gelebilir?” diye itiraz ettiler, ardından da Mescid-i Aksâ'yı görmüş olanlar, “Mescid-i Aksâ'yı bize anlatır mısın?” diye Peygamberimize soru yönelttiler.


Peygamberimiz Aleyhissalâtü Vesselam şöyle anlattı: “Onların yalanlamalarından ve sorularından çok sıkıldım. Hatta o ana kadar öyle bir sıkıntı hiç çekmemiştim. Derken Cenab-ı Hak birden Beytü'l-Makdis'i bana gösterdi. Ben de ona bakarak her şeyi birer birer tarif ettim. Hatta bana, ‘Beytü'l-Makdis'in kaç kapısı var?’ diye sordular. Halbuki ben onun kapılarını saymamıştım. Beytü'l-Makdis karşımda görününce ona bakmaya ve kapılarını teker teker saymaya ve anlatmaya başladım.

”Bunun üzerine müşrikler: “Vallahi dos doğru tarif ettin” dediler, ama yine de iman etmediler.

O esnada Hz. Ebû Bekir çıkageldi, müşrikler durumu ona haber verdiler. Hz. Ebû Bekir, “Eğer bu sözleri ondan duymuşsanız seksiz şüphesiz doğrudur” diyerek hemen tasdik etti ve bundan sonra Hz. Ebû Bekir “Sıddîk, tereddütsüz inanan” ünvanını aldı.


Peygamberimiz neden mirac’a çıktı?

Bir padişahın iki türlü konuşması vardır. Biri, bir vatandaşla telefon ederek küçük bir meseleyi görüşmesi. Diğeri de devlet başkanı, halifelik yönü ve milletin idarecisi olarak, emirlerini her tarafa duyurmak için özel bir elçisi ile konuşması, sohbet etmesi, onun aracılığı ile ferman yayınlamasıdır.Bu örnekte olduğu gibi Cenab-ı Hakkın da kulları ile iki tarzda muhatap olması vardır. Biri, özel ve cüz'i, diğeri de geniş ve genel mahiyette bir konuşması. Cenab-ı Hakkın bazı velilerle özel ve cüz'i anlamda ilham etmesi birinciye örnektir.

Ama Peygamberimiz Aleyhissalâtü Vesselam bütün velayet mertebelerinin üstünde bir büyüklük ve yücelikte, kâinatın Rabbi, bütün varlıkların Yaratıcısı olarak Cenab-ı Hakkın sohbetine müşerref olması ise ikinci ve mükemmel olanına misaldir.

Peygamber Aleyhissalâtü Vesselam elçiliği iki taraflıdır. Birisi halktan Hakka, diğeri de Haktan halka. Birisi mi'râcin bâtıni tarafı olan velayet yönüdür, diğeri de zahiri tarafı olan risalet yönüdür.

Yani Peygamber Aleyhissalâtü Vesselam bizi temsilen Cenab-ı Hakkın huzuruna çıktı, başta insanlar olmak üzere bütün varlıkların ibadet, kulluk, tesbih ve zikirlerini toplu olarak (askerin komutana tekmil vermesi gibi) arz etti. Bu yönüyle Miraç halktan, insanlardan, varlıklardan Hakka bir gidiştir. Diğeri de Cenab-ı Hakkın biz kullarından istediklerini, emir ve yasaklarını Resul olarak getirmiştir. İbadetlerin özü ve esası olan beş vakit namazı Miraç hediyesi olarak getirmesi gibi...


Peygamberimiz, Allah ile nasıl görüşebilir?

Soru: “Bize herşeyden daha yakın olan Cenab-ı Hakka binlerce senelik mesafeyi aşarak yetmiş bin perdeyi geçtikten sonra Rabbiyle görüşmesi ne demektir?”


Cenab-ı Hak herşeye herşeyden daha yakındır, fakat herşey O’ na sonsuz şekilde uzaktır.Meselâ, güneşin insan gibi aklı olsa da bizimle konuşacak olsa, elimizdeki ayna aracılığıyla bizimle konuşabilir.Diğer taraftan biz bir çeşit ayna olan gözümüzle güneşe yaklaşabiliyoruz. Oysa güneş bize 150 milyon km. uzaklıkta bulunuyor, hiçbir şekilde ona yanaşamayız. Güneşe bir derece yaklaşmak için ancak Ay kadar büyümek lazım. Bu da mümkün değildir. Bu misalde olduğu gibi, gerçek anlamda Cenab-ı Hak herşeye yakındır, ama herşey ona sonsuz derece uzaktır. Ancak Peygamber Aleyhissalâtü Vesselam, Cenab-ı Hakkın lütfuyla bir anda binlerce perdeyi geçerek Miraça yükselmiş; bütün manevi mertebeleri aşarak huzura varmıştır.

Bir insan nasıl göklere çıkabilir?

Soru: “Bunun bir örneği var mıdır? Bir uçak ancak 10-15 bin metre yukarı çıkabiliyor, bir uzay gemisi ancak Ay'a ve Venüs'e ulaşabiliyor. Bir insan birkaç dakika gibi kısa bir sürede milyonlarca metre uzaklara nasıl gidip gelebilir?”

Yerküremiz, yani Dünya bir yılda yaklaşık 188 saatlik bir mesafeyi bir dakikada döner, yirmi beş bin senelik mesafeyi bir senede alır. Bu muazzam hareketi ona yaptıran ve bir sapan taşı gibi döndüren bir Kudret, bir insanı Arş-ı Âlâya getiremez mi? Güneşin çevresinde o ağır cisim olan dünyayı gezdiren bir hikmet bir insan bedenini şimşek gibi Rahman'ın Arşına çıkaramaz mı?

Peygamberimiz sadece ruhuyla gitse olmaz mıydı?

Soru: "Öyleyse ise neden Miraça çıktı? Ne lüzumu var? Evliya gibi ruhu ve kalbi ile gitse yetmez miydi?"

Cenab-ı Hak görünen ve görünmeyen âlemlerdeki güzellikleri göstermek için, kâinat fabrikasını ve merkezini gezdirmek, insanlığın amel ve ibadetlerinin âhiretteki neticesini göstermek için Efendimiz Aleyhissalâtü Vesselamı oralara davet etmesi gayet makuldür. Sadece ruhu ve kalbi ile değil, bu seyahate bedeninin de iştirak etmesi gerekir.

Görünen âlemin anahtarı olan gözünü, işitilen âlemin anahtarı olan kulağını Arşa kadar birlikte alması gerektiği gibi, ruhunun sayısız görevlerini üstlenen âlet ve makinesi hükmünde olan mübarek bedenini Arşa kadar çıkarması akıl ve hikmet gereğidir.

Zaten Cenab-ı Hak Cennette bedeni ruha arkadaş ediyor. Çünkü pekçok kulluk görevine ve sınırsız lezzetlere ve acılara beden kaynaklık etmektedir.Öyle ise bu mübarek beden ruha arkadaşlık edecektir. Cennette ruh bedenle birlikte olacaksa Cennetü'1-Me'vâ'nın gövdesi olan Sidretü'l-Müntehaya Efendimiz Aleyhissalâtü Vesselamın zatının arkadaşlık etmesi hikmetin tâ kendisidir.

Peygamberimiz Miraça sadece ruhen çıkmış olsaydı, zaten mucize olmazdı. Çünkü her veli ruhen ve kalben o âlemlere çıkabiliyor.

Peygamberimiz kısa zamanda nasıl gidip geldi?

Soru: "Birkaç dakikada binlerce yıllık mesafeye gidip gelmek aklen mümkün müdür?"

Cenab-ı Hakkın sanatında hareket ve hızın derecesi farklı farklıdır. Sesin hızı ile ışığın hızı, elektriğin hızı, hatta ruhun ve hayalin hızı birbirinden bütünüyle farklıdır. Gezegenlerin hızları da birbirinden farklıdır. Meselâ ışığın hızı 300.000 km/sn iken sesin hızı 360 km/sn'dır.

Acaba Peygamberimizin lâtif bedeninin yüce ruhuna tabi olması, ruh hızında hareketi nasıl akla ters gelebilir?

Yine bir insan on dakika uyusa bazı olur ki, bir yıllık iş görebilir. Hatta bir dakikada insanın gördüğü rüyayı, rüyada işittiği sözleri, konuştuğu kelimeleri toplansa uyanıkken bir gün, belki daha fazla bir zaman gerekir.

Demek ki bir zaman dilimi iki kişiye göre değişebiliyor, birisine bir gün, diğerine de bir yıl hükmüne geçebilir.

İşte Peygamber Efendimiz Aleyhissalâtü Vesselam, Burak'a binerek şimşek gibi bütün kâinatı gezip İlâhi huzura çıkıp Rabbiyle sohbet şerefine ermiş, Onun cemalini görmüş, emirlerini alıp dönüp gelmiştir.


Miraçın benzeri bir olay var mıdır?

Soru: "Peygamberimizin Miraça çıkması mümkündür. Fakat her mümkün gerçekleşmiyor. Bunun bir benzeri var mı ki kabul edelim?"


Miraçın çok örnekleri vardır: Bir insan, gözüyle bir saniyede Neptün gezegenine çıkabilir.Bir bilim adamı, astronomi kanunlarına binerek tâ yıldızların arkasına bir dakikada gidebilir.İman sahibi her insan, namazın hareketlerine düşüncesini bindirerek bir çeşit Miraçla kâinata arkasına alarak İlâhî huzura girebilir. Kalb gözü açık bir veli, İlâhî sırlara kırk günde ulaşabilir. Hattâ Abdülkadir Geylânî ve İmam-ı Rabbanî gibi bazı evliyanın bir dakikada Arş-ı Âlâya kadar ruhen çıktıkları bildiriliyor.Yine nurlu bir cisme sahip olan melekler bir anda yerden Arşa, Arştan yeryüzüne gidip geliyorlar.Cennette, Cennet ehli mü'minler, Cennet bahçelerine kısa bir zamanda çıkabiliyorlar.


Bu kadar örnekler gösteriyor ki, bütün evliyanın sultanı, bütün mü'minlerin imamı, bütün Cennet ehlinin reisi ve bütün meleklerin makbulü olan Resul-i Ekrem Efendimizin bir anda Miraça çıkması, dönmesi, bütün yüce âlemleri gezip görmesi gayet makuldür ve şüphesizdir.


Miraçla gelen hediyeler


Birincisi: Peygamberimiz Aleyhissalâtü Vesselam bütün iman hakikatlerini gözleriyle gördü. Melekleri, Cenneti, âhireti, hattâ Cenab-ı Hakkın cemâlini gözleriyle müşahede etti. Sözlerinde ve vaadinde en küçük bir hilafı, aksi beyanı olmayan o yüce insan mü'min ruhlara manen şöyle diyordu: “Sizin inandığınız, melekleri, âhireti, Rabbinizin Nur cemâlini bizzat gördüm; bu iman esasları vardır, mevcuttur; tereddüt ve şüphe etmeyiniz.” Böylece mü'minler sonsuz bir imana ermenin saadetine kavuştular.


İkincisi: İnsan herşeyi merak ediyor. Ayda hayat var mı, yok mu diye araştırıyor. Halbuki Ay O Ezelî Sultanın memleketinde ancak bir sinek kadar yer kaplıyor.


Mü'minler merak ediyorlar. “Rabbimiz bizden ne istiyor? Acaba ne yaparsak Rabbimiz bizden razı olur? Bir yolunu bulsak da doğrudan doğruya Rabbimizle muhatap olsak, bizden ne istiyor, anlasaydık” derken, İki Cihan Serveri yetmiş bin perde arkasından ezel ve ebed Sultanının razı olacağı amelleri Miraç meyvesi olarak getirdi beşere hediye etti. Bu hediye başta namaz olmak üzere İslâmın diğer esasları ve ibadetleridir.


Üçüncüsü: Peygamberimiz Aleyhissalâtü Vesselam ebedî saadet definesinin anahtarını alıp getirmiş, cinlere ve insanlara hediye etmiştir. Peygamber Efendimiz kendi gözüyle Cenneti görmüş, sonsuz saadetin varlığını müşahede etmiş ve bu büyük müjdeyi haber vermiştir. Öyle ki, bir adama idam edileceği anda affedilerek padişahın yakınında bir saray verilse ne kadar sevinir. Öyle de bütün cinler ve insanlar sayısınca toplu bir müjde olan bu sevinç ne kadar önemli ve değerlidir.


Dördüncüsü: Peygamber Efendimiz Miraçta Cenab-ı Hakkın cemalini görme nimetini tattı. Bu manevi nimetin Cennette mü'minlere de nasip olacağı müjdesini verdi. “Ayın on dördünü nasıl açıkça gözünüzle görüyorsanız, Rabbinizi de öyle Cennette apaçık göreceksiniz” buyurarak bu ezelî müjdeyi bizlere hediye olarak getirdi.


Beşincisi: İnsan kâinatın en kıymetli bir meyvesi ve Kâinat Sahibinin en nazlı bir sevgilisi olduğu Miraçla anlaşıldı. Kâinata nisbetle küçük bir varlık, zayıf bir canlı olan insan bu meyve ile öyle bir dereceye çıktı ki, bütün varlıklar üzerinde bir makam ve mevki kazandı. Çünkü rütbesiz bir askere, “Sen paşa oldun” dense ne kadar sevinir. Öyle de âciz, fani, devamlı ayrılık ve zeval tokadını yiyen biçare insana birden, "Sonsuz ve baki bir Cennette Rahman ve Rahîm olan Allah'ın rahmetine gireceksin" dendiğinde o insan ne kadar büyük bir mevki ve makama çıkar. Cennette hayal hızında, ruh genişliğinde, akıl akıcılığında, kalbin bütün arzularında Cenab-ı Hakkın ebedi mülkünde seyir ve seyahate erecektir. Cenab-ı Hakkın nur cemalini seyretme nimetini tadacaktır. Böyle bir insanın kalb ve ruhu ne kadar büyük bir sevince kavuşur değil mi? Miraçın bu meyvesi insanın en büyük arzu ve hedefidir. (Bediüzzaman Said Nursî, Sözler, 31. Söz.)


Miraç Gecesi Namazı

Miraç gecesi kılınacak namaz on iki rekattır. İki rekatte bir selam verilerek kılınacak olan namaz on iki rekat ile bitirilir. Her rekatte Fatihadan sonra on kere ihlas okunur. Kılınma zamanı yatsı namazı kılındıktan sonra, imsak vaktine kadar ki herhangi bir vakit olabilir. Bu oniki rekat namaz bittiği zaman selamdan sonra yüz defa :

“Sübhanallahi vel hamdülillahi vela ilahe illallahü vallahü ekber vela havle vela kuvvete illa billahil aliyyül azim” duası okunur.

Ardından da yüz kere istiğfar yapılır.


Miraç Gecesinin Gündüzünde Kılınacak Namaz

Miraç gecesinin gündüzünde öğlen namazını kıldıktan sonra sonra dört rekat namaz kılınır. Bu namazın;birinci rekatında Fatiha’ dan sonra bir kere Felak suresi, ikinci rekattan sonra bir kere Nas suresi, üçüncü rekatta üç kere Kadr suresi, dördüncü rekatta elli kere İhlas suresi okunur.

Kaynak: http://www.hanimlar.com/moduller.php?modul=makale_oku&id=680

27 Temmuz 2008 Pazar

Milföy Rüzgar Gülü

Bazen aniden misafir gelir ve ne ikram etsem diye telaşlanırız.Genelde dondurucuda milföy hamuru bulunduruyorum ama her defasında muska şeklinde yapmaktan sıkıldım.Milföy kullanarak başka neler yapabilirim diye araştırırken farklı güzel tarifler buldum.Ara ara yaptıkça milföylü tarifler kategorisinde bu denemelerimi görebilirsiniz.Yapılış aşamalarını da fotoğraflamaya çalışıcam.
İlk tarifim rüzgar gülü.

Yapılışı:

Kare milföyün dört kenarından kesip, göbek kısmına peynir koyup resimdeki gibi birleştiriyoruz.
Üzerine yümürta sarısı sürüyor ve çörek otu serpiştiriyoruz.Fırına da verdik mi altı üstü kızardıktan sonra afiyetle yiyebiliriz.






AFİYET OLSUN








22 Temmuz 2008 Salı

Vişneli Bademli Parfe (YE#36 KİRAZLI VE VİŞNELİ TARİFLER)



Ye 36 etkinliğinin konusu kirazlı ve vişneli tarifler, ev sahibimiz chaplin cafe.
Konu kiraz ve vişne ama vişnenin daha çok tercih ediliceğini düşünüyorum.Pastalarda, parfelerde, keklerde vs. genelde vişne kullanılıyor.Ben de tarif araken vişneyi tercih ettim.
Bazı parfe tariflerinde yumurta kullanılıyor, çiğ yumurta fikri bana çok itici geliyor, o yüzden yumurtasız tarif araken bu tarife rasladım.Tarifi aslının mutfağından aldım.Yumurtasız farfe tariflerim devam edicek.

Malzemeler:

1 paket labne peyniri


2 paket krem şanti (1,5 su bardağı)


2 su bardağı soğuk süt (kremşanti için)


1 su bardağı toz şeker


1 vanilya


2 su bardağı çekirdekleri çıkarılmış vişne ve bir miktar badem.

Yapılışı:


Krem şantiyi sütle çırptım.


Şekeri, labne peynirini ve vanilyayı da ekleyip birkaç dakika daha çırptım.


Son olarak vişneleri ve bademleri ekleyip kaşıkla karıştırdım ve kalıplara boşalttım.

Ben vişneyi eklemeden önce bir miktar karışımdan ayırıp şeftalili yaptım.
Vişneli karışım için slikon baton kek kalıbını, şeftalili için, güllü top kek slikon kalıp kullandım.İçinde parçacıklar olduğu için güllü kalıptan zor çıkıyor, gülün şekli bozuluyor.

AFİYET OLSUN


20 Temmuz 2008 Pazar

Çok Kolay Cevizli Kurabiye


Çok kolay ve tadı da bir o kadar güzel, benim en çok sevdiğim kurabiyelerdendir.

Malzemeler:

1 paket margarin
1,5 çay bardağı pudra şekeri
6 çay bardağı un
1 su bardağı çekilmiş ceviz

Yapılışı:

Şeker ve oda sıcaklığındaki margarini yoğuruyorum.

Unu azar azar ilave edip özlü bir hamur elde edene kadar yoğurmaya devam ediyorum.

Cevizi de ilave edip ceviz büyüklüğünde parçalar kopararak avucumda şekil veriyorum.

Çatalla hafifçe bastırarak çizgiler oluşturuyorum.

180 derece de hafif pembeleşene kadar pişiriyorum.

AFİYET OLSUN.

18 Temmuz 2008 Cuma

Cumanın Fazileti

Bize AŞKI öğreten Allahım!..
Değilmi ki Sen Yarattığın O MUHAMMED'e(s.a.v.)aşık oldunda bu alemi yarattın..
Değilmi ki Sen AŞKI tüm sevdiklerinin gönlüne nasip ettin..
Bize de nasip et.
YARAB..
Vermeyi istemeseydim istemeyi vermezdim diye buyurduğun sözlerinin hatırına
Senden AŞKI istiyoruz
YARAB!
BİZE AŞKI ÖĞRET YARAB!
Kula kul olmayı değil..
Nefse kul olmayı değil..
Sana KUL olmayı nasip et bize!

17 Temmuz 2008 Perşembe

Kirazın Faydaları

KİRAZIN YARARLARI

Gülgiller ailesinden olup latince ismi 'Cerasus avium' olan kirazın anavatanı Kuzey Anadolu ve Güney Kafkasya olarak biliniyor. Kirazın ismini Giresun kentinden aldığı ayrıca belirtiliyor. Kirazın dünyaya hangi topraklardan yayıldığı konusunda ise farklı görüşler bulunuyor. Bazı araştırmacılar kirazın M.Ö 64 yılında Yunanistan'a, oradan da Avrupa'ya yayıldığını, bazıları M.Ö. 71 yılında Romalı komutan 'Lucullus' tarafından Roma'ya götürüldüğünü ve oradan da dünyaya dağıldığını bildiriyor.


Meyveleri taze veya kurutulmuş olarak tüketilebilen kiraz, ayrıca reçel, yemek, konserve ya da dondurulmuş gıda olarak değerlendirilebiliyor.


KİRAZ BÖBREK DOSTU


İdrar söktürücü özelliğiyle böbreklerin dostu olan kiraz vücudu zehirli maddelerden temizliyor. Kiraz ürik asit ve ürat tuzlarının vücuttan atılmasını sağladığı için romatizma ve gut hastalıklarıyla eklem kireçlenmesi ve damar sertliğinin tedavisinde de kullanılıyor. Ayrıca yapısında bulunan kinik asit ile böbreklerin taş ve kum yapmasını önlediği ve varsa zamanla döktüğü, ayrıca safra kesesi taşının dökülmesine de yardımcı olduğu biliniyor. Vücuttaki fazla suyun atılmasıyla, dolaylı olarak zayıflamayayardımcı oluyor. Kirazın ayrıca peklik giderici özelliği bulunuyor. Özellikle bayat yemeklerle pastırma, sucuk gibi gıdaların zararlarını önleyen kiraz, aynı zamanda kandaki zararlı maddelerin vücuttan atılmasını ve kanın temizlenmesini, yüzde oluşan sivilcelerin giderilmesini sağlıyor. Kiraz suyunun yüz ve boyun kısımlarına sürülmesinin deride kırışıklıkları önlediği ve giderdiği belirtiliyor. Karaciğerin dostu olan kiraz, hastalıklar, fazla ilaç tüketimi ve zehirlenmeler sonucu zorlanan karaciğerin yükünü hafifleterek iyileşmesine yardım ediyor. Karaciğer zamanla normale dönüyor ve safra salgısı artıyor. Böylece sindirim gücünü artırıyor. Kirazda bulunan 'levüloz' adlı şeker kolay sindirilebildiği için şeker hastaları hiçbir tehlike oluşmadan kiraz yiyebiliyor. Ayrıca içerdiği madensel madde ve vitaminler nedeniyle hastalıklara karşı dayanıklılığı artırıyor. Yapısındaki bol fosforuylasinirleri kuvvetlendirerek sakinlik sağlıyor. A vitamini kaynağı karoten içeren kiraz, aynı zamanda gözlerin dostu.


KİRAZIN MEYVESİ KADAR AĞACI DA ŞİFA KAYNAĞI


Ağaç kabukları yüksek ateşe ve pekliğe iyi geliyor, yaprakları müshil olarak, çiçekleriyse göğsü yumuşatıcı olarak kullanılıyor. Kirazı bağırsakları zayıf ve yüksek tansiyon sorunu olanların dikkatli tüketmeleri gerekiyor. Sapları, idrar söktürücü olduğu gibi bronşite karşı kullanılıyor. Gölgede iyice kurutulan sapla hazırlanan şurup veya demlemelerle iyileşme sağlanabiliyor. Saplar gerekirse kıyılarak bir gün süreyle su içinde ıslanmaya ve yumuşamaya bırakılıyor. Bir litre su içine bir küçük avuç sapkonularak hazırlanacak demlemeden günde 3-4 fincan içiliyor. Bu demleme günde iki kez el ve ayak banyosu şeklinde de kullanılabiliyor. Ya da hazırlanan kiraz sapı demlemesi taze veya kurutulmuş kiraz üzerine boşaltılarak yarım saat bekletildikten sonra süzülerek aynı dozda içilebiliyor. Sapları ayrık ve mısır püskülü ile kaynatılarak demlendiğinde ayak ve karın şişliği; arpa ile kaynatılarak elde edilen demlemeyse idrar söktürücü olarak kullanılıyor. Dövülmüş çekirdeğinin kaynatılmış suyu idrar zorusorununa yardımcı oluyor. Ayrıca çekirdekleri ısıtıldıktan sonra bir beze sarılarak karın bölgesinde ağrıların giderilmesi için kullanılıyor.


KİRAZ ASPİRİNDEN DAHA FAYDALI


Ordu Üniversitesi Ziraat Fakültesi Bahçe Bitkileri Bölümü Öğretim Üyesi Prof.Dr. Turan Karadeniz, kirazın stresi yok ettiğini, menopoz döneminde faydalı olduğunu söyledi. Kirazın ayrıca damar sertliği ve mafsal kireçlenmesine da faydalı olduğuna dikkat çeken Karadeniz, şöyle konuştu: "Menopoz döneminde faydalı olmaktadır. Kiraz meyvesi ağrıların dindirilmesinde aspirinden daha fazla etkili oluyor. Araştırıcılar bu etkiyi kirazda bulunan 'antosiyanin' isimli kimyasalın yaptığını bildirmektedir. Kirazda12-25 miligram arasında antosiyanin bulunmakta ve bu maddenin ağrı kesici etkisinin aspirinden on kat daha fazla olduğu bildirilmektedir. Araştırıcılara göre, günde 20 kiraz yemek bir aspirin almakla eşdeğer görülüyor. Ayrıca kirazda bulunan antosiyanin maddesi E ve C vitaminlerine benzer antioksidan etki yapmaktadır."


KİRAZ ALIRKEN DİKKAT EDİLECEK HUSUSLAR


Uzmanlar, kiraz alırken temiz, parlak ve hasarsız olmasına dikkat edilmesini istiyor. Uzmanlar, kiraz konusunda şu tavsiyelerde bulunuyor: "Rengi koyu olanlar her zaman daha tatlıdır. Saklarken kirazın saplarını çıkarmazsanız ömrü daha uzun olur. Yıkamadan plastik bir kaba koyup buzdolabında saklayın ve daima yemeden önce yıkayın. Buzdolabından çıkarıp oda sıcaklığında 1-2 saat bekletirseniz tadı daha lezzetli olacaktır. Taze kirazların 2-4 gün içinde tüketilmesi gerekir. Kirazı ayrıca derin dondurucudasaklayabilirsiniz.Bunun için kirazın çekirdeklerini çıkarmanız gerekir."




Afyon'un Sultandağı İlçesi'nde üretilen kirazların sadece meyvesinin değil, kökleri, kerestesi, kabuğu, zamkı, yaprakları, çiçekleri, çekirdeği ve meyve saplarının da değişik iş ve sektörlerde kullanıldığı öğrenildi.


Edinilen bilgiye göre, Sultandağı İlçesi'nde üretilen ve tamamına yakını Fransa, Hollanda, İngiltere, Almanya ve Belçika'ya ihraç edilen kirazlar, reçel, yemek, konserve ve dondurulmuş gıda olarak da sofralarda yerini alıyor. Kirazın meyvesinin haricinde, diğer organları da değişik yerlerde kullanılıyor. Dünyanın en kaliteli mobilyası kiraz kerestesinden, en kaliteli piposu kiraz kökünden yapılıyor. Kiraz gövdesinden çıkan zamklar, şapka yapımının yanı sıra tıbbi ve kırtasiye amaçlı olarak kullanılıyor. Kiraz ağacının kabuğu, yaprakları, çiçekleri, meyveleri, meyve sapı ve çekirdeklerinden ise doğal tıbbi amaçlı insan ve hayvan tedavisinde yararlanılıyor.


HER DERDE DEVA


İdrar söktürücü özelliği ile böbreklerin dostu olan kiraz, vücutta biriken zehirli maddelerin karaciğer ve böbrek yoluyla dışarıya atılmasını sağlıyor. Bu sayede yaş olarak tüketilen kiraz meyvesi, ürik asit ve ürat tuzlarının vücuttan atılmasını sağladığı için romatizma ve gut hastalıklarıyla eklem kireçlenmesi ve damar sertliğinin tedavisinde kullanılıyor. Kirazın bir diğer önemli özelliği ise kabızlık giderici olması. Özellikle bayat yenilen yemeklerin, pastırma, sucuk gibi gıdaların zararlarını önleyen kiraz, aynı zamanda kandaki zararlı maddelerin vücuttan atılmasını ve kanın temizlenmesini, yüzde oluşan sivilcelerin gitmesini sağlıyor. Kiraz suyunun yüz ve boyun kısımlarına sürülmesinin derideki bir takım kırışıklıkları önlediği ve giderdiği belirtiliyor. Karaciğerin dostu olan kiraz, hastalıklar sonucunda fazla ilaç tüketimi, nikotinin vücuttan atılması ve zehirlenmeler sonucu zorlanan karaciğerin yükünü hafifleterek iyileşmesine yardım ediyor. Kirazda bulunan levüloz adlı şekerin rahat sindirilmesi nedeniyle, şeker hastaları da rahatlıkla kiraz yiyebiliyor. İçerdiği madensel tuzlar ve vitaminler nedeniyle hastalıklara karşı dayanıklılığı artıran kiraz, yapısındaki bol fosforuyla da sinirleri kuvvetlendirerek sakinlik sağlıyor. A vitamininin önemli bir kaynağı olan karoteni içeren kiraz, göz hastaları için de tavsiye edilen meyve özelliğini taşıyor.

Netten alıntı.

13 Temmuz 2008 Pazar

Ganajlı Yaş Pasta p.d.ç.s. etkinliği 26




Porselen demlik etkinliği ev sahibemiz huriye. Bugün etkinliğin son günü, ben de bir tarif daha göndermek istedim.
Ganajlı dediğime bakmayın sadece süslemede kullandım ganajı.Aslında pastamı ganajla kaplamak düşüncesindeydim ama son anda vazgeçip sadece süsleme de kullandım.


Malzemeler: (Dikdörtgen büyük borcam için)

5 yumurta
1 su bardağı toz şeker
1,5 su bardağı un
1 paket kabartma tozu
1 tutam tuz


Ara krema:

3 su bardağı süt
2 yemek kaşığı un
1 yemek kaşığı nişasta
5 yemek kaşığı şeker
1 vanilya

Ara kremanın yapılışı:

Tencerenin içine vanilya hariç tüm malzemeyi koydum.
Çırpıcıyla un eriyene kadar karıştırdım.
Ocağa alıp muhallebi kıvamında pişirdim.
Ocaktan alıp vanilyayı ilave ettim ve karıştırarak ılıttım.

Yapılışı: (pandispanya)

Tuzu ve yumurta aklarını 5-6 dakika kadar çırptım.
Şekeride ilave edip bir 5 dakika kadar daha çırpmaya devam ettim.
Şeker eridikten sonra yumurta sarılarını ilave ettim.
Elediğim unu ve kabartma tozunu da ekleyip mikserin en düşük devrinde karıştırdım.
Yağlı kağıt serdiğim borcamda pişirdim.
Soğuduktan sonra boylamasına ikiye kesip üst üste koyarak kullandım.

Ganajın yapılışı:

200 ml.'lik süt kremasını ocağa alıp kaynamak üzereyken ocaktan aldım.
100 gr. eritmelik bitter çikolatayı ince ince kıyıp ekledim.
Çikolata eriyene kadar karıştırdım.
Ilıyınca kullandım.

Pastanın yapılışı:

Boylamasına ikiye kestiğim kekimin bir parçasını sütle ıslattım.
Üzerine kıramadan sürüp muz dilimleri yerleştirdim.
İkinci parçayıda sütle ıslattım.
Dış kısmını krem şanti ile sıvadım.
Kenarları sıkma torbasına koyduğum krem şanti ile süsledim.
Köşelere havuzcuklar yapıp bir miktar ganaj döktüm.
Kenarlara ve orta kısma da ganaj kullandım.


Not:Ganaj biraz fazla oldu, yarım ölçü yaparsanız artmamış olur.

AFİYET OLSUN.